Kayıtlar

2 Klasik: İvan İlyiç'in Ölümü ve Ses ve Öfke

İvan İlyiç'in Ölümü Hacmi küçük ama derinliğinin büyük olduğunu düşündüğüm bir eser Tolstoy ' un bu klasiği. Konusuna gelirsek; toplumsal baklentileri karşılayan ve başarılı olarak kabul edilen bir kişidir İvan İlyiç. Çalışma hayatı, evliliği, kendi zevkiyle döşediği evi kısacası hayatına dair herşey kuralına uygun ve nizamlıdır. Lakin vücudunda başlayan küçük bir ağrının ortaya çıkıp zamanla şiddetlenmesi ve doktorların bir türlü teşhis koyamaması üzerine İvan İlyiç, içini kemiren endişe ve ümit düşünceleri arasında savrulurken hayatı ve ölümü sorgulamaya başlar. Her ne kadar iç sesini dinlememeye gayret etse de kalabalıkların içerisindeki yalnızlığı ona bu imkanı tanımaz. Acaba doğru bir hayat mıdır yaşadığı ve etrafındaki gerçek gördükleri hakikat midir? Benim okuduğum çeviri, dili itibarıyla akıcı bir okuma sağladı. Okuyucuyu özellikle ölüme ve hayata dair düşündüren ve sorgulatan bir konuya sahip. Benim gibi çabuk dikkati dağılan bir yapıya sahip değilseniz bir oturuşta

EKŞİ MAYAYA İLK ADIM

Resim
Ekşi maya da ne ola? İlk ekşi mayalı ekmeklerimden   Ekşi maya, doğal yolla çevredeki bakteri ve mayaların gelişebileceği bir ortam oluşturarak elde edilen bir hamur mayasıdır. Yalnızca un ve suyu karıştırarak başlayan ve onu takip eden birkaç aşama ile lezzetli ekmekler ve hamur işleri yapabileceğiniz bir ana maya.   Un ve su karıştırılıp oda ortamında bırakıldığı zaman havada bulunan bakteri ve mayalar bu ilk karışım içerisine yerleşip zamanla çoğalarak karışımı mayalamaya ve ekşitmeye başlıyor. Un ve su ile besleme ve beklemenin gerektiği bu sürecin sonunda da ekşi mayamız hazır oluyor.     Aktif ekşi mayanın gözenekli yapısı   Ana mayamızın içerisinde bulunan mayalar hamurun kabarmasını sağlarken süt asidi bakterileri  de hamura ekşilik verme görevini üstleniyor. Ana mayanın bir kısmını ekmeğinizi veya hamur işinizi mayalamak için kullanırken arta kalan kısmını un ve suyla tamamlayıp sürekli olarak mayanızı canlı tutuyorsunuz. Ekşi mayayla tanışmam nasıl oldu?

YERYÜZÜ MESCİTLERİ: NAMAZGÂHLAR

Câbir b. Abdullah`tan nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “ Yeryüzü  (toprak) benim için  mesci t ve temiz kılınmıştır. Ümmetimden kim nerede namaz vaktine ulaşırsa hemen orada namazını kılabilir.”   (N737 Nesâî, Mesâcid, 42)   Farsça bir kelime olan namazgâh genel olarak namaz kılınan her yeri ifade eder. Lakin ben burada bu genel anlamın dışında açık hava mescitleri olarak da nitelendirilen  namazgâh ı kastetmekteyim.   Günümüzde bu anlamda  namazgâh lara sıkça rastlamasak da sosyal ve kültürel mirasımızdır  namazgâh lar.   N amazgâh larla tanışmam takribi 1 sene öncesine dayanır. Sanıyorum ki bu tanışmanın evvelinde ' namazgâh  nedir' minvalinde bir soruya muhatap olsaydım namaz kılınan yer olması dışında birşey söyleyemezdim diye düşünüyorum.   Şimdi  namazgâh  denildiği zaman, kulluğumuzdan uzaklaştırılmadığımız ve namazın hayat akışımızdaki önemini ve bütünlüğünü idrak edebildiğimiz bir toplum düşer hayalime. Ve yeryüzünün mescidi

ZAHMETİMİZ RAHMETİMİZDİR

Resim
"Hâlbuki az bir sabır ve kuvvetli bir irade, öğrenen kimseyi ciddi olarak çalışmaya ve faydalı şeyleri okumaya alıştırır."   Abdülfettâh Ebû Gudde, İslam Âlimlerinin Gözüyle Zamanın Kıymeti adlı eserinde yukarıda alıntısını yaptığımız cümlenin ardından, insanın nefsini harekete geçirerek bir alanda derinleşmesinin toplum üzerinde nasıl bir etki oluşturacağını anlatır. Kişinin toplumu değiştirmeye kendisinden başlaması gerektiğini en azından bir kere işitmişizdir hayatımızda. Bu yazımda, bahsettiğim değişimin nasıl gerçekleştiğine dair aşamaları müellifin  Zamanın Kıymeti `nde kaleme aldığı  Boş Vakitler  başlıklı yazısından hareketle maddeleştirerek aktarıyorum; İlk adımda kişi, kendisine bir alan belirleyerek bu konuda okuyup araştırma yaparak zamanla geniş bilgi edinebilir ve kendisini yetiştirir. Zamanla bu alana olan ilgisini artırır ve gününün belirli bir bölümünü bu alanda çalışmaya ayırır. Kişi bu adımlara dair alışkanlık kazandıkça başka bir insana dönüşür

STEFAN ZWEIG ÖYKÜLERİNDE NE VAR?

Resim
  K itapseverlerin son zamanlarda ilgisini çokça cezbeden bir yazar, Stefan Zweig. Birçokları gibi yazarla ilk tanışmam Satranç adlı öyküsüyle gerçekleşmişti. Satranç öyküsündeki karakter ve konu beni içerisine çekmiş ve bir solukta bitirmiştim bu kısa kitabı. İlk öyküsünü okumamdan 2 yıl sonra Amok Koşucusu kitabıyla Stefan Zweig dünyasına yeniden girdim. Kitabın Can Yayınları'ndan çıkan baskısı Amok Koşucusu 'nun yanı sıra içlerinde Bir Çöküşün Öyküsü ve Ay Işığı Sokağı 'nın da bulunduğu altı öyküyü de içeriyor. Bu yedi öyküyü de büyük bir merakla okudum.    Bu öykülerde neler vardı neler; çaresizlikler, kibir ve gurur, insanı içine çeken arzular ve nice hezeyanlar. Bu beşeri özelliklerin doğal bir akışın içerisinde nasıl bir saplantıya dönüştüğünü ve karakterleri kötü sona nasıl sürüklediğini görebilirsiniz. Belki de bu öykülerde kötü olarak nitelendirdiğimiz yukarıda saydığım hasletlerin  insanları taşıyacağı en uç noktadaki sonuçlarını görüyoruz desek yanlış

DÜNYANIN İLK ÜNİVERSİTESİ: KARAVİYYÎN

Resim
Fas' da dünyanın ilk üniversitesi. Fatıma el-Fihri tarafından 859 yılında kuruldu. UNESCO ve Guinness rekorlar kitabı tescilli 3 .        Neden Karaviyyîn?   Fatıma el-Fihri, babası fakih Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah el-Fihri ile Tunus/Kayrevan' daki Şiî hakimiyeti dolayısıyla kaçarak   Fas´a göç eder. Fas´ da yerleştikleri bölge de Karaviyyîn olarak adlandırılır 1 .       Karaviyyîn Camii         Babasının ölümü ile Fatıma el-Fihri´ ye bir miras kalır. 859 yılında Fatıma el-Fihri bu mirası Karaviyyîn Camii olarak anılacak camiinin yapımı için kullanır. Kaynaklarda Karaviyyîn Camii´ nin inşasından itibaren bir eğitim ve kültür merkezi olarak konumlandığı görülür. Bu işlevini camii bünyesinde yapılan faaliyetler ve sonrasında camii çevresine eklenen medreseler ile birlikte sürdürür 1,3 .             Bir Üniversite Olarak Karaviyyîn ·        Batı´ nın ilk üniversitesi olarak kabul edilen Bolonya Ü