2 Klasik: İvan İlyiç'in Ölümü ve Ses ve Öfke

İvan İlyiç'in Ölümü

Hacmi küçük ama derinliğinin büyük olduğunu düşündüğüm bir eser Tolstoy'un bu klasiği. Konusuna gelirsek; toplumsal baklentileri karşılayan ve başarılı olarak kabul edilen bir kişidir İvan İlyiç. Çalışma hayatı, evliliği, kendi zevkiyle döşediği evi kısacası hayatına dair herşey kuralına uygun ve nizamlıdır. Lakin vücudunda başlayan küçük bir ağrının ortaya çıkıp zamanla şiddetlenmesi ve doktorların bir türlü teşhis koyamaması üzerine İvan İlyiç, içini kemiren endişe ve ümit düşünceleri arasında savrulurken hayatı ve ölümü sorgulamaya başlar. Her ne kadar iç sesini dinlememeye gayret etse de kalabalıkların içerisindeki yalnızlığı ona bu imkanı tanımaz. Acaba doğru bir hayat mıdır yaşadığı ve etrafındaki gerçek gördükleri hakikat midir?
Benim okuduğum çeviri, dili itibarıyla akıcı bir okuma sağladı. Okuyucuyu özellikle ölüme ve hayata dair düşündüren ve sorgulatan bir konuya sahip. Benim gibi çabuk dikkati dağılan bir yapıya sahip değilseniz bir oturuşta okunabilecek uzunlukta olduğunu ifade edebilirim.

Ses ve Öfke

Uzun zamandır okuma listemde bulunan fakat okumaya yeni fırsat bulabildiğim bir eser Ses ve Öfke. Roman dört ana bölüm bölüm ve bir ek bölümden oluşmakta. Kitabın ismi Shakespeare'in Macbeth isimli eserinde geçen "Hayat, bir budalanın anlattığı hiçbir şey belirtmeyen gürültü ve öfke dolu bir öyküdür" dizelerinden alınmış.
Bilinç akışı olarak adlandırılan bir teknikle yazıldığı için kitabın diline alışmak ve konuya dahil olabilmek zaman alıyor. Özellikle birinci bölümde zihinsel engelli olan Benjy'nin dilinden okurken, olayların ve kişilerin ondaki izdüşümleri aktarılıyor ve haliyle konuyu bir bütün olarak anlayabilmek daha da güçleşiyor. Tabi ki bu durumun tek müsebbibi Benjy'nin anlatımı değil, bölümlerin ve hatta paragrafların sıralı bir zaman çizgisi üzerinde ilerlememesi ve aynı isme sahip karakterler de anlaşılabilirliği zorlaştıran bir diğer etken olarak karşımıza çıkıyor. Bana göre eser yarısından sonra kendisini açmaya ve bir anlam kazanmaya başlıyor. Hanımeli kokusu, ağaç kokusu, yağmur kokusu gibi çeşitli kokulardan yazar karakterlerin zihnindeki yansımalarını ifade etmek için yararlanmış. İkinci bölümde daha şiirsel bir anlatım okuru karşılarken, üçüncü bölümde öfkeli bir anlatımla kitap devam ediyor.
Ana konu itibarıyla ABD`nin güneyinde yaşayan Compson ailesi anlatılıyor. Zaman kavramına dair sorgulamalar da akışın içerisinde bize göz kırpıyor. En yoğun zaman irdelemesi ikinci bölümdeki Quentin'in anlatımında karşımıza çıkıyor.
Okumayı düşünenler için bir tavsiye ve ardından zaman kavramına dair bir alıntıyla yazımı sonlandırıyorum. Okumadan önce internet üzerinden bir aramayla karakterleri tanıtan bir yazı okuyarak başlamanız kitabın anlaşılabilirliği açısından yardımcı olacaktır.
“ Çünkü babam saatler zamanı öldürürler demişti. Zaman demişti küçük çarkların tik taklarından oluşup kaldıkça ölmüş demektir; ancak saatler durursa zaman canlanır. „
 William Faulkner- Ses ve Öfke   
Şimdiden iki eseri okuyacak olanlar için keyifli okumalar dilerim. Allah'a emanet olunuz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DÜNYANIN İLK ÜNİVERSİTESİ: KARAVİYYÎN

EKŞİ MAYAYA İLK ADIM